Haluk Levent > Türkü Albümü Niye?

Türkü Albümü Niye?

Bundan yaklaşık on iki yıl önce profesyonel müzik hayatıma başladığımda, ufkumda gerçekleştirmek istediğim ülkülerim vardı. 90'ların başında Türkiye müzik piyasası şöyle bir görünüm arz etmekteydi.

80 darbesinin ardından neredeyse bir karanlık devir olarak niteleyebileceğimiz ve tatsız tuzsuz kültür ürünlerinin kültürel hayatımıza zerk edildiği 80'ler yavaş yavaş kapanıyor ve Türkiye, dünyayla yeniden bütünleşme sürecine giriyor, yavaş yavaş kabuğunu kırıyordu. 80'ler Türk müziği ve Türk sineması için hiç de iyi geçmemişti. Mesela Banu Alkan'lı pembe filmler, fantezi müzik ve piyanist şantör tayfası, elinde viski bardağıyla bir anda zengin olmuş bankerler ve hayali ihracatçılar ve şu an aklıma gelmeyen bir çok içi boş kavram ve değer darbe döneminin Türk kültür hayatına hediyesidir.

İlk silkinme pop müzikte oldu. Yonca Evcimik'in 'Abone' şarkisi bir anlamda Türk pop müziğinin 90'lardaki patlayışının simgesi oldu. Ama asıl patlama ve simge tabi ki Tarkan'dı. Rock müzikte ise müthiş bir karmaşık söz konusu idi. Zamanın rockçılarının büyük bölümü neredeyse Türkçe düşmanıydı. O zaman Türkçe rock yapan çok az grup vardı. Bunların en önemlisi Bulutsuzluk Özlemiydi. Anadolu-Rock yetmişlerle beraber kapanmıştı ve bu dönemin en önemli isimleri Cem Karaca, Moğollar ve Üç Hürel, uzun süredir başka faaliyetlerle hayatlarını idame ettiriyorlardı.

Böyle bir ortamda yapmak istediğim şey, hayli cesurcaydı doğrusu. Hem Rock müzik yapacaktım, hem de Türkçe olacaktı. Üstelik Türk halk müziğinden azami surette faydalanacak ve Türk halk müziğinin unsurlarını müziğimin bir parçası haline getirecektim. Bunu, arabeskin ve yeni patlamış olan pop müziğin en ağır koşullarını yaşattığı 1993'te, üstelik Hilmi Topaloğlu'nun şirketinde yapacaktım. Rock müziğin ve felsefesinin notalar ve düzenlemelerden ibaret olmadığından, bunun bir hayat felsefesi olduğundan ve bu yüzden adaletsizliğe ve insan hayatini önemsizleştirmeye karşı bir eylem biçimi olduğundan yola çıkarak aslında. Rock müziğin bu yönüyle Türk halk müziğiyle daha doğrusu türkülerimizle ayni atmosferi teneffüs eden bir felsefe olduğunu ortaya koymaya çalışmıştım.

Ve sanırım bu konuda başarılı oldum. Bu başarıyı tabi ki tek başıma kendime mal edecek değilim. Ama bu konudaki çalışmalarımın önemini de küçümseme niyetinde değilim. 1993'ten sonra Anadolu-Rock başlı başına bir kategori ve hatta sektör haline geldi. Anadolu-Rock tarzında albüm yapan sanatçıların şayisi yüze yaklaştı. Belki yüzü de geçmiştir. Anadolu-Rock konusunda gerçekten çok vasat ve gereksiz sadece maddi çıkarlar için yapılmış olduğu belli olan albümler çıkmışsa da bu alanda çok önemli eserler ve şarkıcılar da piyasa da yerini aldı. Bir anlamda Türkiye Rockçilari kendi kültürlerinden utanmamayı öğrendiler.

Ben geçen bu on iki yil içinde tarzım konusunda her albümde değişiklikler yaptım. Her albümde yeni bir şeyler deneyerek kendime bir yol açmaya çalıştım. Bunların bazılarında başarılı olurken bazılarında hata yaptığımı anladım ve bir sonraki albümde ayni hataları tekrarlamamaya çalıştım. Bu on iki yıl içinde ben de başladığım yerde durmadım ve yaşadıklarım, gördüklerim, içinde bulunduğum ortamlar doğrultusunda hayat görüşümü ve müzikal kültürümü geliştirdim. Bu yüzden Anadolu-Rock çizgisinden uzaklaştım ve giderek kendi çizgimi oluşturmaya başladım. Bu yüzden albümlerimde türkülerin yeri de gittikçe azaldı.

Ama benim, müzikal başlangıcımın simgelerinden biri olan türkülere bir borcum olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden önümüzdeki aylarda piyasada olacak olan türkü albümümü hazırlıyorum. Bu albümle bugünkü Haluk Levent ile on iki yıl önceki Haluk Levent'i buluşturmak gibi bir amacım var ve bu konuda başarılı olacağıma inanıyorum. Albüm gelirlerinden benim payıma düşen kısmini da Tsunami felaketinden etkilenen insanlara yardim eden kampanyalara vakfetme kararı aldım.

Umarım sizlerde albümü beğenirsiniz ve bu albüm kurmaya çalıştığımız dostluk köprüsünün yeni ve sağlam bir ayağı olarak yerini alır.

Sevgiyle Kalın
Haluk Levent